Masalı dinlemek için PLAY tuşuna basınız. https://www.masaldinle.org/dinle/iyilik-eden-iyilik-bulur.mp3
İyilik eden iyilik bulur
Yeryüzündeki kocaman kocaman dalgalı denizlerden birinde minicik bir ada varmış. İşte bu yemyeşil adada, annesinin babasının “sarı oğlan” diye çağırdığı sevimli mi sevimli bir çocuk yaşarmış. Adından da belli ya, sarı oğlanın başak sarısı saçları deniz mavisi gözleri varmış. Ama onun çevresindeki herkese, ormandaki bütün hayvanlara sevdiren ne sarı saçları, nede kocaman kocaman mavi gözleriymiş. Sarı oğlan iyi kalpliliğinden dolayı seviliyormuş. Bir parça ekmeğini ormandaki hayvanlarla paylaşır, yaralı olanlara bakar sonrada salıverirmiş. Yoksulmuş ama sarı oğlan yüreği zenginmiş.
Kışlardan bir kış, şubat aylarından bilmem hangisiymiş. Evlerindeki odunun tükendiğini gören sarı oğlan, annesine babasına yardım olsun diye, çalı çırpı toplamak için gizlice ormana gitmiş. Azık torbası sırtında, baharda cıvıl cıvıl kuşların öttüğü, her renkten çiçeğin açtığı ama şimdi bembeyaz bir örtünün altında uyuyan ormana dalmış. Çevrede çıt yokmuş. Bu sessizlik karşısında önce ürkmüş ama eve kucağı çalı çırpı ile dolu döndüğünde annesiyle babasının nasıl sevineceğini düşünüp, yine yoluna devam etmiş. Şurası, burası derken, kucağı, sırtındaki çuvalı çalı çırpıyla iyice doldurmuş. Dolmuş ama gelin görün ki bu arada havada iyiden iyiye kararmış. Sarı oğlan bakmış karanlıkta giderse yolunu bulamayacak, kurda kuşa yem olacak. “Eh en iyisi şu oyukta bir ateş yakıp, sabaha kadar bekleyeyim” demiş. Hemen bir ateş yakmış. Çünkü hava çok soğukmuş. Sarı oğlan ateşe iyice sokulduğu halde yine de üşüyormuş. Ormandaki sessizlik ateşin çıtır çıtır yanması biraz sonra sarı oğlanın uykusunu getirmiş. Göz kapakları yavaşça kapanıvermiş. Öyle derin bir uykuya dalmış ki, ateşin yavaş yavaş sönmeye başladığını bile duymamış.
Tam o sırada kocaman boynuzuyla bir geyik, ateşin ışıdığını görüp oraya gelmiş. Sarı oğlanı görünce de içi sevgiyle dolmuş. “Geçen yıl yaramı saran çocuk. İyi ama bu kış günü ne arıyor burada. Ve şubatta da olsa ormanda dolaşmak olur mu, üstelik ateşi de sönmek üzere. Ne yapsam da ateşin söndürmesem, sarı oğlanı donmaktan nasıl kurtarsam” diye kaygıyla çevresine bakınmış ama hiçbir şey görememiş. Geyik nereden bilsin torbanın içerisinde bir sürü çalı çırpı olduğunu. Çaresizlik… “Ahhh keşke boynuzlarım şu anda ateşe düşüp onu yine alevlendirseydi sarı oğlan da donmaktan kurtulsaydı” diye öyle yürekten dilemiş ki…
Masal bu ya, dileği kabul olmuş ve güzel gözlü geyik iki kocaman boynuzunu yavaşça ateşe düşürmüş. Geyik yine alev alev yanmaya başlayan ateşin yanında sabaha kadar mutluluk içinde beklemiş. Gün doğarken de oradan uzaklaşmış. Sarı oğlan hiçbir şeyden habersiz uyanmış. Çuvalını sırtına yükleyip, evinin yolunu tutmuş. Ondan sonraki yıllarda da yine ekmeğini ormandaki hayvanlarla paylaşmış, onların yaralarını sarmış.
Ya geyik ne oldu dersiniz çocuklar. Bir daha boynuzları çıkmamış mı? Yooo çıkmış tabii. Ama o günden sonra bütün geyiklerin boynuzları, şubat ayı geldiğinde düşer, sonra yine çıkarmış. Ninem bana böyle anlattı ama sonunda da “Gerçeği araştırıp bul bakalım” dedi. Ben de size aynı şeyi söyleyeceğim. Gerçeği doğruyu gelin hep birlikte arayıp bulalım. Olur mu? Bu masalımızda burada bitti. Masal diyarındaki birbirinden güzel masalları okumaya devam edebilirsiniz.