Boynuzlar mı, bacaklar mı?

masal1
Boynuzlar mı, bacaklar mı masalı

Evveli zamanın içine koyduk, kalburu samanın içinde unuttuk. Bir varmışız masalı bulmuşuz, bir yokmuşuz masalı unutmuşuz. Tekerlememizin sözünü tekerleyerek az gitmişiz uz gitmişiz, dereyi tepeyi düzleyerek bir arpa boyu yol gitmişiz. Bir ormanın kıyısına varmışız, azıcık soluklanıp dinlenelim demişiz. Uzanıp yatmışız ormanın kıyısına, orman fısıldamış bu masalı kulağımıza..

Yazlardan bir yazdı. Sıcaktan dili damağına yapışmış bir geyik, su kenarına inmişti. Suyu kana kana içmiş, tam oradan ayrılırken sudaki yansısını görmüştü. Dikkatle bakmış, bakmış ve kendi kendiyle:

“Ne kadar güzel boynuzlarım var. Bir ağaç gibi, çatal çatal, dal dal… Benim en güzel yerim herhalde boynuzlarımdır.”
masal2
diye söyleşmiş. Sonra ayaklarına bakmış. Ayakları boynuzlarının yanında öylesine incecik, o denli zayıfmış ki, geyik ayaklarının bu haline çok üzülmüş. Boynuzlarının yanında ayaklarının çok değersiz olduğuna karar vermiş.

Geyik kendisinde böyle kala kalsın. Tam o anda, otların arasında gizlenen bir aslan olanca hızıyla geyiğin üzerine atlamış. Geyik hemen ileriye doğru sıçramış, aslanın pençesinden kurtulup kaçmaya başlamış. Geyik önde, aslan arkada kovalamaca başlamış. Aslan bir türlü geyiği yakalayamamış.

Fakat geyik sık ağaçların arasına gelince durum değişmiş. Boynuzları dallara takılmaya, koşmasını engellemeye başlamış ve aslan geyiğe iyice yaklaşmış.

Sonunda aslan bir pençesiyle onu yaralayıp, yakalamış. Zavallı geyik son nefesinde kendi kendine:

“Şu işe bak. Bana asıl yararı olan, beni aslandan koruyan bacaklarımı beğenmedim de, yakalanmama neden olan boynuzlarımı beğendim.”

Geyik güzel olanı bulmak için acele etmiş, onun için masalı burada bitmiş. Gökten üç elma, güzel ve yararı olanı aklının ışığında gören kafalara düşmüş.