Geyiğin biri kendini görmüş de Bir kaynağın tuttuğu aynada,
Güzel boynuzlarına hayran olmuş; Ama ardından pek üzülmüş
Çöp gibi bacaklarını görünce; Eriyip gidecekler neredeyse suda.
-Bir şu başa bak, bir de şu ayaklara, Demiş geyik, baktıkça dertlenerek; Alnımda yükselen güzelim ormanı Bu sıska bacaklar mı gezdirmeliydi?
Geyik tam bunları söylerken
Koca bir av köpeği sökün etmez mi! Can derdine düşmüş o zaman;
Dar atmış kendini ormana.
Başındaki süs, olmuş mu başına bela: Bacakları kurtaracak geyiği , Ama boynuzları bırakmıyorlar ki; Takılıp engel oluyorlar boyuna… O zaman dank etmiş geyiğin kafasına Ve lanet okumuş, tanrının her yıl Ona bol bol yolladığı armağanlara.
Faydalıyı küçümser, taparız güzele;
Güzelse çoğu kez başımızı yer...
İlahi geyik, nasıl kötülersin
Seni kuş gibi uçuran o ayakları da Başına dert açan boynuzları översin!
La fontaine masalları masal diyarında
Türkçeleştiren; sabahattin eyüboğlu
Masal dinlememiş çocuklar, büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler. Cemal Süreyya