Kaplumbağa ile ördek

kaplumbaga ile ordek

Kaplumbağa ile ördek

Ormanın içinde güzel bir göl varmış. Gölün kenarında bir kaplumbağa ile iki ördek yaşıyormuş. Ördeklerle, kaplumbağa çok iyi dostmuşlar. Ördekler kanatları olup uçabildikleri için birçok yer görmüşler. Uçarken gördükleri yerleri kaplumbağaya anlatıyorlarmış. Kaplumbağa, ördeklere hayran oluyormuş. Onlarınki gibi kanatları olmasını hayal ediyormuş. Günler böyle neşe içinde geçerken sonbahar gelip çatmış.

Ördeklerin göç etmesi gerekiyormuş. Soğuk kış aylarında ördekler burada yaşayamazmış. Bu kış da göç etmeleri gerekiyormuş. Bu durumu söylemek için dostları kaplumbağaya gitmişler. Kaplumbağa, sevgili dostlarının gideceğine çok üzülmüş. “Siz olmadan ben bu göl kenarında yapayalnız kalacağım. Sizin gibi kanatlarım yok ki istediğim yere gideyim.”demiş. Hüzünlenip ağlamaya başlamış.

Ördekleri; “Ne olur ağlama! Belki bir çaresini bulabiliriz.”demişler. Sonunda ördeklerden birinin aklına bir fikir gelmiş: “Sen de bizimle gelebilirsin.”demiş. Kaplumbağa, “Nasıl olur? Ben uçamam, yürüsem de size yetişemem ki.”demiş. Ördek: “Sağlam bir ağaç dalı bulacağız. Sen bu dalın ortasından tutacaksın. Biz dalın iki ucundan tutup seni uçuracağız.”demiş.

Kaplumbağa hemen bu öneriyi kabul etmiş. Ördek:”Ne olursa olsun, ağzını açmayacaksın. Ağzını açarsan yere düşer, ölürsün.”demiş. Kaplumbağa, “Ağzımı asla açmam, siz ne derseniz yaparım. Yeter ki sizinle geleyim.”demiş. Bir ağaç dalı bulmuşlar. Kaplumbağa, ağaç dalının ortasını dişleri ile sıkı sıkı tutmuş. Ördekler havalanmış, tabi kaplumbağa da. Kaplumbağa sevinçten mi yoksa gerçekten mi uçtuğunu bilememiş. Manzaranın seyrine dalmış.

Yeryüzünü, yukarıdan seyrediyormuş. Gökyüzünden bakınca, göl çok ufak bir su birikintisi gibi, nehir ince bir yılan gibi görünüyormuş. Ormandan çıkıp tarlaların üzerinden uçmuşlar. Tarlalarda çalışanlar gökyüzüne baktıklarında şaşırmışlar. Bu durum onlara çok komik gelmiş. Gülmeye başlamışlar. Kaplumbağa onlara bir şeyler söyleyip böbürlenmek istemiş. Ama daha ağzını açar açmaz aşağıya düşmeye başlamış. Sözlerini tamamlayamadan yere çakılmış. Söz dinlememenin cezasını çekmiş. Bilge kişilerin sözünü tutmalı. Sahip olmadığımız şeyleri elde ettiğimizde böbürlenmemeliyiz. Gereksiz yere böbürlenirsek, son pişmanlık fayda etmez.