Fide Çalı

fide-cali

Fide Çalı

Ayşeda birgün bahçede oynarken çalıların arkasından bir ses duymuş. Sanki bir fare kaçmış. Sanki minik bir kedi koşmuş. Sanki bir serçe havalanmış. Bir hışırtı duymuş yani. Merak etmiş Ayşeda. “Bu sesi kim çıkardı?” diye düşünüp yavaşça çalılara doğru yürümüş.

Bahçe duvarı olmayan tarafta öbek öbek çalı varmış. O çalıların gerisinde de kocaman bir çam ormanı başlıyormuş. Ayşeda daha önce ablası Nurşim ile ormana birkaç kez gitmiş gitmesine de tek başına ağaçların arasında hiç dolaşmamış. Bu yüzden çalıların yanına gelince uzun süre ormana doğru bakmış. Biraz korkmuş. Karanlıkmış. Ağaçların dalları sallandıkça garip gölgeler çıkıyormuş ortaya.

Onun korktuğunu gören çalılar aralarında fısıldaşmaya başlamışlar. “Daha çok küçük” demiş kısa boylu olan. “Bu görevi yerine getiremez” demiş onun yanındaki. “Yine de söylemeden bunu bilemeyiz” diye fikrini söylemiş başka bir çalı. Sonunda en büyük çalı “Şşşşşt” diyerek bütün fısıldaşmaları durdurmuş. “Önce ona sormalıyız” demiş.

Çalılar kendilerine çeki düzen vermişler. Hiç kımıldamadan Ayşeda’ya doğru bakmışlar. Büyük çalı iki öksürdükten sonra “Senden bir isteğimiz var” demiş. Ayşeda daha önce çalıların kendisiyle hiç konuşmadığını düşünmüş biraz. “Konuşmak için neden bu kadar beklediniz?” diye sormuş bu yüzden. “Çok meşguldük” demiş büyük çalı. Sonra da “duyduk ki, bu ormanın bittiği yerdeki köyde hiç çalı kalmamış. Sana bizden bir fide versek. Oraya götürüp diker misin?” diye soruvermiş.

Ayşeda sevinçle çığlık atmış durduğu yerde. “Yaparım. Hemen gider, oraya dikerim fidenizi” demiş. Çalılar birbirlerine sarılmışlar. Ayşeda’nın bu görevi başaracağından emin olduklarını söylemişler. Bir uğultu yükselmiş gökyüzüne doğru. Büyük çalı yine “Şşşşşt” diyerek sessizliği sağlamış. Ayşeda’ya Fide çalı’yı uzatırken de “ona dikkat et, yolunuz açık olsun” demiş. Ayşeda zaman kaybetmeden ormana girmiş. O an aklına korkmak gelmemiş. Nurşim’i çağırmayı düşünmemiş. Bir başına, elinde Fide çalı ile yavaş yavaş yürümeye başlamış. Toprağa her basışında, her adımında “hışırt hışırt” diye ses çıkması bile onu gitmekten vazgeçirmemiş. Bütün çalılar onların arkasından bakıp Ayşeda’nın ne kadar cesur bir kız olduğunu birbirlerine söylemeden edememişler.

Ayşeda gitmesi gereken köyü nasıl bulacağını düşünmeden ağaçlar arasında ilerlemiş. Bazen şarkı söylemiş, bazen şiir okumuş bağıra bağıra. Bazen de susmuş. Ama susunca yalnız başına ormanda yürüdüğü aklına geldiği için, her an bir hayaletle ya da yeşil gözlü canavarla karşılaşmaktan korktuğu için yeniden şarkı söylemeye başlamış.

“Ben bir balığım, ben bir balığım

Yüzmeyi severim

Pullarım var sırtımda, bir de yüzgeçlerim

Ben bir arıyım, ben bir arıyım

Çiçekere konarım

Bol bol bal yapar, kovanda yaşarım”

Her şarkıdan sonra ağaçlar Ayşeda’yı alkışlamışlar. Taşlar zıp zıp zıplamışlar. “Bir daha, bir daha” diye de ondan yeni şarkılar istemişler. Ayşeda da onları kırmamaya çalışmış. Ama bir süre sonra ne yürüyecek ne de şarkı söyleyecek hali kalmış. Yorgunluktan bacakları titreyip dizleri sızım sızım sızlamış. Daha fazla dayanamamış ve “yoruldum” diye mırıldanarak büyük bir çam ağacına sırtını dayayıp oturmuş. Fide çalı’yı da hemen yanıbaşına koymuş. Taşlar onu seyretmişler. Rüzgarda hışırdayan yapraklar, daldan dala atlayan sincap, kuyruğunu kaybeden kertenkele de Ayşeda’ya uzun süre bakmışlar. Orada öylece uyuyakalmış Ayşeda. Önünden bir tavşan atlaya hoplaya geçmiş. Görmemiş Ayşeda. Kara karga dala konup gak gak gaklamış. Duymamış Ayşeda. Bir kelebek uça uça saçına gelip konmuş. Hissetmemiş Ayşeda.

Güneş yavaş yavaş uzaklaşmış. Aydınlık yavaş yavaş karanlığa dönmüş. Yıldızlar bir bir parlamaya başlamışlar gökyüzünde. Bütün hayvanlar da yuvalarına dönmüşler. Ayşeda gözlerini açtığında hiçbir şey görememiş. Karanlıktan korkmuş biraz. “Neredeyim acaba?” diye sormuş kendi kendine. Birisi “ormandasın” demiş. Ayşeda’nın korkusu çoğaldakçı çoğalmış. Ağacın gövdesine daha bir sokulup Fide çalı’yı kucağına yerleştirmiş. Bu sırada aynı ses “Ben orman’ım, korkma” demiş Ayşeda’ya. Orman’ın kalın mı kalın, borazan gibi sesi varmış. “Beş başlıklı ejderha” masalındaki boz ayının sesini hatırlamış. Boz ayı çok çok kısa boylu olduğu için utanan bir ayı imiş. Kimse görmesin diye gündüzleri küçük ininden hiç çıkmaz, güneş battıktan sonra karnını doyurmak için gezinirmiş. Gece gece karşısına biri çıkarsa da bir ağacın arkasına saklanıp konuşurmuş. Sesi kalın ve gür olduğu için de kim duyarsa korkudan kaçacak delik ararmış. Ayşeda orman’ın da ağacın arkasından konuştuğunu sanmış.

Kendisini tutamayıp ağlamaya başlamış. “Eve gitmek istiyorum ben. Acıktım. Üşüdüm. Annemi, babamı, Nurşim’i, kedimi, yatağımı özledim” diyerek hıçkırıklara boğulmuş. Orman onun ne kadar üzgün olduğunu görünce “o zaman daha fazla geç kalmadan evin yolunu tut, gece yarısı burası daha da ürkütücü olur. Bir an önce  gitmelisin” demiş. Ayşeda Fide çalı’yı sımsıkı tutarak ayağa kalkmış. Durup etrafına bakmış. Ama hiçbir şey görememiş. “Ben ne taraftan geldim acaba?” diye sormuş. Orman “geldiğin taraftan geldin güzel kız” demiş. Ayşeda’nın aklı karışmış. Bir adım atmış durmuş. Bir adım daha atmış durmuş. “Ben geldiğim tarafın neresi olduğunu da bilmiyorum ki” demiş kısık sesle. Orman kahkaha atmış. “Hah hah haa… O halde evini bulman çok zor” demiş. Ayşeda kaşlarını çatmış. Dudaklarını sarkıtmış. Aklından orman’ın dedesi gibi güldüğünü geçirmiş. O böyle düşünürken orman “yardım istesen, belki yolu bilen biri vardır” diye fikrini söylemiş.

Bunun üzerine Ayşeda var gücüyle “bana yardım edin” diye bağırmış. Orman bir daha gülmüş dedesi gibi. “Hah hah haa…”

“Kimse yok işte” demiş Ayşeda. Orman bu sefer “ben varım, neden benden yardım istemiyorsun?” diye sormuş. Ayşeda çok mutlu olmuş. “Hemen bana yardım eder misin orman?” diye sormuş. “Tamam” demiş orman. Ayşeda Fide çalı’yı düşmesin diye daha sıkı tutmuş.

Birden çam ağacı eğilerek kocaman dallarıyla Ayşeda’yı tutmuş ve havaya kaldırmış. Yanıbaşındaki çam ağacının dallarına bırakmış yavaşça. Böylece Ayşeda çam’dan çam’a atlaya atlaya evine kadar gidecekmişti ki aniden “Durun” diye bağırmış. Orman “ne oldu?” diye sormuş. Ayşeda elindeki Fide çalı’ya bakmış. “Ben çalılara söz verdim. Ormanın bittiği yerdeki köye Fide çalı’yı götürmeliyim. Onların bana ihtiyacı var” demiş. Bütün ağaçlar Ayşeda’yı sözlerinden dolayı alkışlamışlar. Hiç zaman kaybetmeden çam’dan çam’a ormanın bittiği yerdeki köye kadar taşımışlar onu. Bütün  korkularını unutmuş Ayşeda. Aklında sadece Fide çalı’yı gitmesi gereken yere götürmek varmış.

Kısa sürede ormanın bittiği yerdeki köye varmış Fide çalı ile birlikte. Ağaçların üzerinden yere iner inmez Fide çalı’yı toprağın ellerine bırakmış. Toprak onu sarıp sarmalamış korumak için. Ayşeda Fide çalı’ya “bir an önce büyü de bir sürü çalı arkadaşın olsun” diye fısıldamış. Sonra da geldiği gibi çam ağaçlarının dalları arasında evine kadar gitmiş.

Tam bu sırada herkes bahçede onu arıyormuş. Annesi, babası, Nurşim, kedisi… Ayşeda çalıların arkasından “buradayım” diyerek çıkmış. Annesi Ayşeda’ya sımsıkı sarılıp “bir daha izin almadan evden ayrılma, çok merak ettik” demiş. Ayşeda annesine söz vermiş. “Karanlıkta hiç  oynamayacağım” diyerek Fide çalı’dan kimseye bahsetmeme kararı almış.

Ertesi gün bütün çalılar Fide çalı’nın ormanın bittiği yerdeki köye ulaştığını, orada mutlu bir şekilde yaşayacağını öğrenmişler. Hepsi Ayşeda’ya bir bir teşekkür etmiş. Ormanın bittiği yerdeki köy de kısa sürede çalılarla kaplanmış. Bu yüzden kuşlar çoğalmış, kuş sesleri de bütün köyü mutlu etmiş…

Naz Ferniba