Derviş ve Misafiri
Evinde ömrünü ibadetle geçiren bir derviş varmış.Günün birinde bu dervişe bir misafir gelmiş.Derviş de misafiriyle birlikte hurma yemiş.Misafir hurmayı beğenerek demiş ki; “Bu ne tatlı hurma, bizim memleketin toprağı bu çeşit hurmayı yetiştirmeye uygun değildir.Üstelik sizin memleketinizin meyvesi bol olduğundan bu hurmaya ihtiyacınız yoktur.Dolayısıyla bu zahmetten vazgeçmeniz daha doğrudur.Zahmetiniz de zaten boşa gidecektir.Bilirsiniz ki olmayacak bir işin peşinde koşmaktansa olacak bir işin peşinde koşmak gerekir.
Meğer bu derviş İbranice konuşuyormuş ve misafir onun bu tatlı konuşmasından etkilenmiş ve hoşlanmış.O da bu dili derviş gibi konuşmak için günlerce uğraşmış.
Derviş onun bu haline bakarak;
“Yahu demiş, senin kendi ana dilini bırakarak İbraniceyi öğrenmeye heves etmen karganın macerasına benziyor.”
Misafir sormuş:
“O da ne demek?”
Derviş de cevap vermiş:
Derler ki: Karganın biri serçenin yürüyüşüne bakmış ve onun sekerek yürüyüşünü beğenerek onu taklide özemiş.Fakat ne kadar uğraşmışsa da o yürüyüşe alışamamış ve vazgeçerek eskisi gibi yürümek istemiş.Fakat bunu da becerememiş ve kuşların en kötü yürüyeni olmuş.
Sende kendi bildiğin dilini bırakarak İbranice konuşmaya uğraşıyorsun,fakat dilin İbraniceye yatkın değil.Korkarım ki İbraniceyi öğreneyim derken kendi dilini de şaşıracaksın ve zamanla herkes seni ayıplayacak.
Kelile ve dimne