Zeki çoban masalı

zeki-coban
Sevgili çocuklar, masal diyarından sizlere harika bir çoban masalı.. keyifle okumanız dileğiyle..

Zeki Çoban

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; pireler berber, develer tellal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken akıllı mı akıllı, zeki mi zeki bir çoban çocuk yaşarmış. Kendine sorulan tüm sorulara bilgece cevaplar vermekle ün yapmış, ünü her tarafta yayılmış. Öyle ki, adı ülkenin kralının kulağına kadar gitmiş. Kral, bu çocuk hakkında duyduklarına inanmayarak onu huzuruna çıkarmış ve demiş ki: “Şimdi soracağım üç soruyu cevaplayabilirsen seni kendi öz oğlum gibi büyüteceğim.

Sarayda, benim yanımda yaşayacaksın.” Çoban çocuk: “Nedir bu üç soru?” diye sormuş. “İşte birincisi: “Denizde kaç damla su vardır?” Çoban çocuk: “Sayın kralım.” diye cevaplamış. “Emir verin, yeryüzünün tüm akarsuları durdurulsun, ben damlaları sayıncaya değin denize hiç su akmasın, o zaman ben size denizde kaç damla su olduğunu söyleyebilirim demiş. Kral: “İkinci soru da şu” demiş. “Gökyüzünde kaç yıldız kümesi vardır?” Çoban çocuk: “Bana büyük bir kâğıt verin” demiş. Sonra bu kâğıtta, iğne ucuyla sayısız minik delikler açmış. Bu delikler öyle küçük ve çokmuş ki, saymak isteyenlerin gözleri kamaşıyormuş.

Çocuk: “Bu kağıtta kaç delik varsa gökte de o kadar yıldız var, haydi, saysanıza!” demiş. Ne var ki, hiç kimse bu delikleri sayamamış. Bunun üzerine kral: “Şimdi de üçüncü soru: Sonsuzlukta kaç saniye vardır?” “Efendim, aşağılarda elmas gibi deniz bulutlu, sarp bir dağ vardır; yüksekliği bir mil, genişliği bir mil, derinliği de bir mildir. Her bin yılda bir kez, bir kuş buraya gelip gagasını buluta sürter; işte tüm dağ aşındığı zaman, sonsuzluğun ilk saniyesi sona ermiş olacaktır.” Kral çobana: “Sorularımı tam bilginler gibi cevapladın. Bundan böyle sarayda, benim yanımda oturacaksın, seni öz oğlum gibi büyüteceğim” demiş.