SEVDALI BULUT
Başımı, ninemin dizine koyardım… Ninem, çocukların gözüne uykuyu, yıldızlı bir gece gibi dolduran masalları bilirdi. Masallar birbirine benzerdi…Az gidip, uz gidip, dere tepe düz gidip, arkaya bakılınca bir arpa boyu yol gidildiğini görmek yok mu, işte bunu benim küçük kafam almazdı.
Derviş geldi, servinin altına oturdu, başladı neyini üflemeye. Ney’in deliklerinden ağaçlar, yollar, dağlar, bahçeler çıktı. Gide gide bir çölün ortasına vardı. Çölde dağlar, ağaçlar yükseldi. Yollar uzadı. Buraya Ney Ülkesi dendi.
Derviş soluklandı, yine başladı üflemeye. Ney’den kara karga gibi bir adam çıktı. Adı Kara Seyfî idi. Derviş’in parasını çaldı. Derviş bir taş vurdu buna, uçtu gitti ta Ney Ülkesi’nin bir dağında duran kır bir atın, gümüş eyerinin üstüne. Kara Seyfİ, bütün Ney Ülkesi’nin sahibi oldu…
Derviş Ney’ini üfledi, bu sefer dünyalar güzeli, on beş yaşında bir kız çıktı. Adı Ayşe idi. “Emret, derviş baba” dedi. Derviş baba “sağol” deyip sırtını sıvazladı. Ayşe bir tüy oldu, uçtu geldi Ney Ülkesi’nde bir bahçenin İçine..
Kara Seyfi geldi, “bu bahçeyi bana sat” dedi. “Satmam” dedi. Bir tavşan geldi, Kara Seyfi’nin atının ayağını ısırdı. Kara Seyfi yere düştü. Ayşe Kız’ın bahçesinden bir ak güvercin gelip Kara Seyfi’nin iki kaşının orta yerine pisledi. Kara Seyfi kızdı. Kara Seyfi, okunu yayını alıp kuşun peşine düştü…
Derviş neyini üfledi. Bir bulut çıkıp yükseldi, gitti gitti Ney Ülkesi’ne. Aşağıda bıyıklarını temizleyen tavşanı gördü. Bulut, bu işe çok güldü. Tavşanı sevdi. Dost oldular. Bu esnada Kara Seyfi, ak güvercini arıyordu. Gördü de. Yayını gerdi. Tam okunu atacaktı ki, bulut bu duruma kızdı. İndi Kara Seyfi’nin tepesine, koydu onu karanlığın içine. Güvercin de kaçıp kurtuldu. Tavşan ile ak güvercin Ayşe Kız’ın yanma geldiler. Bulut onları gördü. Gitti geri geldi. Ayşe Kız’ı görünce geri dönmüştü. Bulut böylece Ayşe kıza sevdalandı. Artık Ayşe Kız nereye, bulut oraya…
Kara Seyfi, gizlice geldi. Ayşe Kız’ın bahçesine girerek, deve dikeni hariç, güzelim çiçekleri kesmeye başladı. Bulut yukarıdan bunu gördü. Ayı gönderdi aşağı. Yıldızları da arkasından. Kara Seyfi kaçmak zorunda kaldı. Ayşe Kız sabah bahçeye girdi. Baktı ki harap olmuş. Deve dikenini de söküp attı. Deve dikeni bir yılan oldu tekrar bahçenin yanına geldi. Bu arada Kara Seyfi’de yeniden gelmişti. Bulut bunu görünce, bir hayalet olup Kara Seyfi’yi kovaladı. Kara Seyfi, deve dikeni ile birlikte gitti. Gide gide, kuraklık ülkesine varıp, bir çuval toprak aldılar. Ordan rüzgâr ülkesine gidip, küpü esen yelle doldurdular. Rüzgâr yüklü oldukları için kırk üç günlük yolu üç günde aldılar. Geldiler Ayşe Kız’ın bahçesinin önüne…
Ayşe Kız, tavşanla ak güvercin yanında, uyuyordu. Kara Seyfi, toprağı bîr serpti, bütün bahçe kurudu. Ayşe Kız uyanınca bir de ne görsün; bahçe diye bir şey kalmamış. Kara Seyfi “haydi, sat bana” dedi. “Satmam” dedi. Bulut geldi. Bu sefer de rüzgârı saldılar. Gökyüzünde, rüzgârla bulutun savaşı başladı. Deve dikeni de buluta saldırınca, güvercin boş durmayıp, o da deve dikeninin parçalamaya başladı. Rüzgâr tek kalınca yoruldu. Savaşı bulut kazanmıştı. Ama bulutunun da artık bulut olarak kalması zordu. Bardaktan boşanırcasına yağmaya başladı. Bahçe, yavaş yavaş eski halini aldı. Kara Seyfi, bahçede sırılsıklam olmuştu. Bu sırada ak güvercin, rüzgârın peşine düşüp geri çağırdı. Rüzgâr Kara Seyfi’ye hınç doluydu. Öyle bir esti ki, Kara Seyfi ayakta duramaz oldu. Ata bineyim dedi, kır at çifteledi. Rüzgâr Kara Seyfi’yi önüne katıp, görürdü bir uçurumdan aşağı attı.
Ayşe Kızın bahçesi tekrar eski halini aldı. Ama Ayşe kız, bulut yok oldu diye üzgündü. Ak güvercin ve tavşan, “üzülme sevenler ölmez” dediler. Havuzu gösterdiler. Havuzun üzerinden ince bir buğu göğe doğru yükseliyordu. Bir müddet sonra Sevdalı Bulut, gökteki yerini alıp, aşağıdakilere öpücükler göndermeye başladı..
Nazım Hikmet Ran